Hafta başı görselleri atıldığına göre haftaya başlayabiliriz.

Hafta başı görselleri atıldığına göre haftaya başlayabiliriz.

“Herkese mutlu haftalar diliyorum.” 7’den 70’e hepimizin kullandığı sosyal medyada bu hafta da kim nerde ne yemiş, kim kimi ziyaret etmiş, hangi siyasetçi selam bile vermediği vatandaşların elini sıkmış? Hangi belediyeler yıllardır gitmediği; pardon ayak basmadığı mahallelerde vatandaşlarla bir araya gelerek mahallenin, şehrin ve ülkenin hedeflerini söyleyecek ve "Hedefimiz büyük" diyecek, göreceğiz.

Veya kimler kimlerle programlara katılacak, iki kişi üçüncünün arkasından konuşacak, kim hanesine hangi arabayı almış nereden ev almış; hepsini göreceğiz.

Tabi bu evrede laf sokmaları, aşk itiraflarını, "Bu milletlin hali ne olacak?" diyen abimizin gönderilerini de göreceğiz.

Fakat işin arka yüzünü, arkadaki iletişimsizliği “Şuraya gitmek zorundayım, katılmasak olmaz, hadi bir program yapalım da 'Gelmediler yapmadılar demesinler, bu gönderim şu kadar beğenilmiş, buradan bir fotoğraf atayım da geziyorum görsünler' sözlerini duyamayacağız. Hadi hayırlısı bakalım…

Bilimsel araştırmalara göre bir kişinin dikkat ve dinlenilme süresi 8 saniye olarak açıklanmış. Yani aslında muhabbetlerde, selamlaşmalarda 8 saniye kadar dikkatiniz var. Kalan tüm saniyeler, dakikalar kimsenin umurunda değil.

Aşkta, ailede, işte siyasette, her yerde bu şekilde. Sadece aktarılmak istenen cümleler var. Toplumun dinlemeye gayreti yok. Bir de işin içine sosyal medya girince 8 saniyelik dikkati de fotoğraflar, konumlar, müzikler çözüyor. Geriye ne sağlıklı bir iletişim ne de candan bir selam kalıyor.

Selam: Kelime kökü Arapça’ya dayanan “sağ,sağlam, sağlıklı, güvende olmak, barış huzur içinde olma” anlamına geliyor. Ne kadar biliyoruz? Bilsek bile ne kadar uygulayabiliyoruz?

Toplumu bir şeye alıştırmak zor değil, iki söz bir niyet. Hangi yöne döndürmek isterseniz döner…

Sosyal medya da kısa sürede tüm insanlığı içine aldı. Tüm platformlarda herkes her şeye hakim. Fakat işin başka bir yüzü de oluşmaya başladı. Sosyal medyada olmayanları toplum ölü olarak algılıyor. Kimse ölmüş değil, her bireyin yaşamı kendine özel yaşamı var. Belki dinleniyor, belki demleniyor. Bana kalırsa her birey belirli aralıklarla demlenmeli demlenip kendine gelmeli…

Demlenin, demlenmezseniz 8 saniyeler beşlere üçlere düşecek.