Özel aracım olmadığı için sık sık toplu taşıma, özellikle otobüs kullanıyorum. Bu süreçte yolcuların ve otobüs şoförlerinin davranışlarını gözlemlemenin yanı sıra zaman zaman onlarla sohbet etme imkanı da buluyorum. Bu gözlem ve sohbetlerimin neticesinde, daha önce bu köşede birçok kez otobüs şoförlerini eleştirmiş ve vatandaşlara karşı yanlış davranışlar sergilediklerini yazmıştım.

Dün de yine eve gitmek üzere otobüse bindiğim sırada, bu insanlardan biriyle sohbet etme fırsatı buldum; herhangi bir zor duruma düşmemesi adına, yazımın devamında kendisinden takma isimle bahsedeceğim otobüs şoförü Osman ağabey. Otobüse bindiğimde basın kartımı görüp, “Madem basın mensubusun uzağa gitme, gel şöyle otur da sohbet edelim” diyen Osman ağabey sayesinde, meseleye bir de onların açısından bakma fırsatı buldum. Meğer yolcuların şoförlerden şikayetçi olduğu kadar otobüs şoförleri de yolculardan şikayetçiymiş!

Osman ağabeyin söylediklerini kendi cümleleriyle aynen aktarıyorum:

“Bizim toplu taşımada çok eksiğimiz var. Öncelikle otobüslerin hat güzergahlarının duraklara detaylı olarak yazılması gerekiyor. Şu anda yazıyor; ama orada belli başlı duraklar yazdığı için yani çok detaylı olmadığı için vatandaşlar anlamıyor. Sürekli, ‘Bu otobüs şuradan geçer mi?’ ‘Şu otobüs ne zaman gelir?’ gibi sorularla muhatap oluyoruz. Tamam, hat güzergahları duraklarda detaylı olarak yazmıyor; ama Antalyakart diye bir uygulama var. Bizim yolcularımız hem onların hem de bizim işimizi kolaylaştıracak bu uygulamayı da kullanmıyor. Şoförle konuşmak yasak olduğu halde, mecburen bu sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz. Çünkü cevap vermediğimiz zaman hemen şikayet ediyorlar. Bir de ineceği durağa gelmeden düğmeye basmayı bilmeyen yolcularımız var. Tam ineceği durağın önünden geçerken düğmeye basıyor; sonra da ‘Durağı geçtin, ben inecektim.’ diye kızıyor. Madem ineceksin, vaktinde düğmeye bas ki duralım. Tüm bunların yanında bir de Zeytinköy çilesi var. Biliyorsun, o bölge biraz sıkıntılı. Sürekli otobüse ücretsiz binmeye çalışanlar oluyor. Bir şey desek başımıza dert alıyoruz, demesek iyice arsızlaşıp bu sefer diğer yolculara da sataşıyorlar. Uzun lafın kısası, bizi bu otobüsü kullanmak değil de yolcular yoruyor.”

Yazımın başında da belirttiğim gibi; bu köşeden otobüs şoförlerini eleştirdiğim zamanlar oldu. Ancak Osman ağabey de pek haksız değil. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım konusunda yetersizliği zaten ortada. Bununla birlikte maalesef bazı vatandaşlar bırakın toplu taşıma kullanmayı, toplum içerisinde nasıl davranması gerektiğini dahi bilmiyor. Durum böyle olunca da sanki otobüs kendi özel aracıymış, otobüs şoförü de özel şoförüymüş gibi davranabiliyor.

Burada sorunun çözümü noktasında en büyük çözüm ise yine Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne düşüyor. İvedilikle atılması gereken ilk adım araç ve sefer sayılarının arttırılması. Böylelikle yetersiz araç ve sefer sayısı nedeniyle yaşanan sinir harpleri de bir nebze olsun azalacaktır. Bununla birlikte Antalyakart uygulamasının yeterince tanıtılması, uygulamadan doğru bilgi akışının sağlanması gerekiyor. Eminim yapılacak bu düzenlemeler, yolcular ile otobüs şoförlerinin karşı karşıya gelmesini bir nebze olsun engelleyecektir.

Peki, Antalya Büyükşehir Belediyesi bu sorunların çözümü için bugüne kadar atmadığı adımları atar mı?

Bu sorunun cevabını da siz değerli okuyuculara bırakıyorum.